O.R.A.C NEDİR?
Amerikada Boston Massachusetts
deki Tufts Üniversitesi Yaşlanmaya Karşı Beslenme Araştırma Merkezi`ndeki araştırmacılar, sebze ve meyvelerin antioksidan kapasitelerini ölçüp
ORAC (Oxygen Radical Absorbance Capacity-Serbest Radikalleri Emme Yeteneği) Tablosu adını verdikleri bir tablo hazırladılar.
Bu tabloda, serbest radikalleri emme yeteneğine sahip olan ve
vücudu yaşlanmaya, kansere, diğer hastalıklara karşı koruma kapasitesi en yüksek olan sebze ve meyveler yer alıyor.
Tufts Üniversitesi araştırmacıları “Her insan günde en az 3000 ORAC birimi vitamin ve mineral almalıdır. 5000 ORAC birimi ise maksimum koruma sağlar” diyor.
ORAC Tablosu
Yapılan araştırmalara göre sebze ve meyvelerin 100 gramındaki ORAC değerleri şöyle:
Kuru erik 5.770
Kuru üzüm 2.830
Siyah böğürtlen 2.036
Kıvırcık salata 1.770
Çilek 1.540
Erik 949
Brokoli 890
Avokado 782
Portakal 750
Kırmızıbiber 710
Kiraz 670
Kivi 602
Soğan 450
Taze üzüm 446
Mısır 400
Patlıcan 390
Muz 221
Elma 218
Taze fasulye 201
Domates 189
Kayısı 164
Şeftali 158
Armut 134
Karpuz 104
Kereviz 61
Salatalık 54
Antioksidanlar vücudu zehirlerden arındırıyor. Aldığımız besin maddeleri, hücrelerimizde oksijenle birlikte yakılarak enerjiye dönüşür. Ancak bu yanma işlemi sırasında ortaya “oksidan” adı verilen moleküller ortaya çıkar. Oksidanlar; kanser, damarlarda yapı bozuklukları ve erken yaşlanmaya sebep olur. Bu oksidanlarla savaşıp onları etkisiz hale getiren ve vücuttan atılmasını sağlayan kimyasal maddelere “antioksidan” adı veriliyor.
SON SÖZ : Lütfen bu Bilimsel bilgileri, olabildiğince fazla sayıdaki dostlarınızla paylaşınız ki, yalnızca kendiniz değil, dostalrınızın, dostları da faydalansınlar…
Candan selam ve saygılarımla.
https://www.vikilist.com/12-madde-ile-pizza-gate-skandali-2128,
WHO’YA İTAAT ETMEYEN İTALYAN DOKTORLAR KORONAVİRÜS SIRLARINI KEŞFETTİ
Dünya Sağlık Örgütünün Coronavirüsten ölenlere otopsi yapmayın talimatına İtalyan doktorlar itaat etmediler ve ölüme neden olan şeyin VİRÜS DEĞİL, BAKTERİ olduğunu buldular. Bu kan pıhtılarına neden oluyor ve hastanın ölümüne neden oluyor.
İtalya “Yaygın damar içi pıhtılaşması”ndan (Thrombosis) başka bir şey olmayan Covid-19 denilen şeyi bertaraf ediyorlar.
Ve onunla savaşmanın yolu, yani tedavisi “antibiyotikler, iltihap gidericiler ve antikoagülantlar” iledir. ASPİRİN bu hastalığın zayıf şekilde tedavi edildiğini gösteriyor.
Dünya için bu sansasyonel haber, Covid-19 tarafından üretilen cesetlere otopsi yapan İtalyan doktorlar tarafından üretildi.
İtalyan patologlara göre başka bir şey daha var, “Solunum cihazları ve yoğun bakım birimleri hiç gerekli değildi”
Bundan dolayı İtalya’da protokollerin değiştirilmesi başladı, İtalya’ya göre küresel salgın WHO tarafından meydana çıkarıldı ve yükseltildi, bu tedaviyi Çinliler biliyordu ve iş yapmak için bildirmediler.
Bakteri, aynı zamanda iltihap ve oksijen yetmezliği üreten 5G elektromanyetik radyasyon ile çoğaltılıyor. Covid-19’a yakalananların tek yapmaları gereken 100 mg Aspirin ve Apronax veya Parasetamol almak. Bunun nedeni, koronavirüsün kan pıhtılaşmasına neden olduğunun gösterilmesidir, bu da bedenin damarda kan pıhtılaşması geliştirmesine mecbur bırakır ve kan akmaz ve kalbe ve akciğerlere oksijen taşımaz, bu da nefes alamaması nedeniyle insanın hızla ölmesi ile sonuçlanır.
İtalya’da doktorlar ölü bedeni kestiler ve kol ve bacakları ve bedenin diğer kısımlarını açtılar ve damarların kan ile genişlediğini ve kanın pıhtılaştığını kavradılar ve tüm damarlar ve arterler pıhtılar ile doluydu, bu kanın normal şekilde akmasını ve tüm organlara, başlıca beyne, kalbe ve akciğerlere oksijen taşımasını engeller ve hastanın ölümü ile sonuçlanır.
Bu teşhisi keşfedince, İtalyan Sağlık Bakanı hemen koronavirüs tedavi protokollerini değiştirdi… ve hastalara 100 mg Aspirin ve Apronax vermeye başladı.
Ve bu hastalar iyileşmeye başladılar, bu yeni yöntemin sonucu olarak, Sağlık Bakanlığı tek bir günde 14,000 den fazla hastayı evlerine gönderdi. İtalya standardı bozdu, çünkü onlar zaten bunalmışlardı ve binlerce ölümün ciddi kaosu içindeydiler.
Şimdi WHO bir çok ölümü örtbas ettiği ve dünyada birçok ülkede ekonomi çöktüğü için dava edilecek; bedenlerin otopsi yapılmadan hemen yakılmasını veya gömülmesini ve bunların son derece kirletici olarak etiketlenmesini neden emrettikleri şimdi anlaşılıyor.
Medium.com adresinde görüntüleyin
[14:16, 26.05.2020] Hakan Kısa: ERBAKAN HOCA’NIN KORUMASI ANLATIYOR.
(İlk Defa Anlatılıyor-28 Şubat)
28 Şubat’ta olan bir olayı anlatacağım. Bunu bir Hasan Gül bir de ben bilirim.
İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Tansu Çiller, Süleyman Demirel ve Erbakan Hoca bir toplantıya girdi. 28 Şubat postmodern darbesi öncesi Milli Güvenlik Genel Sekreterliği’nde son toplantıydı. Saat 10’da toplantı başladı. Saat, 13.00’a kadar sürdü..
Öğle ezanı okundu. Çiller’e yanındakiler kuşburnunu hazırlıyor. Demirel’e yanındakiler ilacını hazırladı. Onlar tedbirli gelmişti. Biz de ne çanta ne de başka bir şey var. Hasan Gül bana “İbrahim, Hoca kesin abdest almaya çıkacak” dedi.
Havlu, terlik hiçbir şey yok.
Mola verdiler. Hoca, kan ter içinde kalmış. Erbakan Hoca, Hasan abiye “Hasan bana bir abdest aldırın” dedi. Koca Başbakanı aldık, asker tuvaletine götürdük.
Ben, rahmetlinin ceketini aldım. Havlu kağıtlarını hazırladım. Merhumun biraz kilosu vardı. Askeriyenin lavaboları yüksekti. Bacağını zor kaldırıyordu. Hasan müdür, Erbakan Hocanın koluna girdi, tam sağ ayağından abdest alırken, içeriye Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı girdi.
İsmail Hakkı Karadayı, alaycı bir tavırla ve uygun olmayan bir görüntü ile “Hoca, abdest mi alıyorsun” dedi. Erbakan Hoca da ayağını indirdi ve “Evet, abdest alıyorum” dedi. Başbakan Erbakan’ın karşısında gülerek aşağılayıcı bir şekilde pisuara küçük abdestini yaptı. Çok çirkin bir görüntü yaşandı.
Ülkenin genelkurmay başkanının Başbakana yaptığı saygısızlığı asla unutmadım.
Erbakan Hoca abdestini yeni baştan almaya başladı. Abdest tazeledi, Hoca ayakkabısının arkasına bastı. “Nerede namaz kılacağız” dedi. Bu ülkenin Başbakan’ına askeriyede namaz kılacak yer arıyoruz. Şu duruma bakar mısınız?
Bir Astsubay Erbakan Hocanın namaz talebini duyunca “Aman Çevik Bir görmesin” dedi. Astsubay, “Benim odamda seccade var. Orada gizlice kılabilirsiniz” dedi. Erbakan Hocayı namaz kılarken kimse görmesin diye adeta her şeyi yaptık. Erbakan Hoca, öğle ile ikindiyi cem etti..
Namazın ardından Hoca, ne çay içti ne de bir şey yedi. Derhal toplantıya girdi. 2 saat daha toplantı sürdü. Bağrışmalar yükseldi. En son Erbakan Hoca demiş ki; ülkenin gidişatının daha iyi olması için görevi Çiller’e devredeceğim.
Çiller’e yetki devredilmesi kabul edilmedi. Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Devlet Bahçeli’ye devredildi.
Bize toplantı esnasında Yunan Polisi gibi davranmaya başladılar. “Toplayın eşyanızı, burada kimse kalmayacak” dediler.
Erbakan Hoca, Başbakanlığı bırakmıştı. Onların gözünde muhalifti. Hocaya hemen eski bir Mercedes verdiler. Bize de bir tane koruma arabası verdiler. Kendimizi Balgat’a zor attık. Hoca verdikleri Mercedes’e binmedi. Milli Görüş’ten bir araba geldi ve ona bindi.
(Bunu anlatan Erbakan Hoca’nın yakın koruması İbrahim Avcıoğlu. Yapılan zulmü gördünüz mü. Bizim askeriyemiz ne haldeydi.!)